Kadınların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı, dini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların kamusal alandan adeta silindiği, 28 Şubat Darbesi’nin yirminci yılı münasebetiyle düzenlenen programa, Aile ve Sosyal Politikalar eski Bakanı Sema Ramazanoğlu, AK Parti Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu, Büyükşehir Başkan Vekili Zekeriya Özak, 28 Şubat Kadın Platformu Başkanı Mine İpek ve Nuray Canan Bezirgan katıldı.
İzmit’te Enderun Sohbetleri adı altındaki programda katılımcı bayanlar, yaşadıklarını dinleyicilerle paylaştı. Daha bebeklik yıllarında, 27 Mayıs 1960 darbesine tanık olduğunu söyleyen Ramazanoğlu, “O gece kapımızı çalan askerler, ilk önce evdeki erkekleri yani babam, amcam ve dedemi o anda tutukluyor. Öyle bir arama yapıyorlar ki ev talan edilircesine. O zamanlar birkaç aylık bebek olduğumdan annem beni hemen kenardaki bir minderin üzerine koyuyor. Bir asker üzerinde yattığım yer minderini silahın dipçiğiyle altında bir şey aramak üzere kaldırdığı zaman ben yuvarlanıyorum. Rahmetli babaannem hemen beni kucağına alıyor ve askere ‘Yapma evladım sen de ana kuzususun’ diyor. Asker babaannemin gözlerine bakamıyor” diyerek, yaşananları anlatıp, 28 Şubat’ta yaşadıklarına geçti.
Ramazanoğlu, “17 yıllık doktordum, tüm haklarımdan vazgeçtim”
28 Şubat 1997 darbesinde de Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde uzman doktor olarak çalıştığını ifade eden Milletvekili Ramazanoğlu, “Hastanede hemşirelerle birlikte başörtülü 150 kadar bayana ‘Kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı davranıyorsunuz’ diyerek hakkımızda uyarı yapıldı. Konuyla ilgili başhekimin odasından ayrıldıktan sonra oturup, istifamı yazdım. 17 yıllık doktordum, tüm haklarımdan vazgeçtim” şeklinde ifade etti.
Bezirgan, “Arbede sonucu karnımda bebeğim öldü”
28 Şubat sürecinde ölü bebeğini 4 buçuk ay karnında taşımak zorunda kalan İMKANDER eski Başkanı Nuray Canan Bezirgan da o dönemde çok sayıdaki gözaltılardan birinin İstanbul Üniversitesi önünde olduğunu dile getirdi. Hiç alakası olmadığı halde üniversitenin önündeki bir eylem sırasında arkadaşını beklerken polisin kendisini gözaltına alarak minibüse bindirdiğini aktaran Bezirgan şunları anlattı;
“Polisler bizi darp etti. Gözümü açtığımda hastanedeydim. İkiz bebeklerime 4 aylık hamileydim. Doktorun, ‘Biri ölmüş, diğeri de muhtemelen ölecek. İkisini birlikte alalım’ cümlesini duymuştum. Hemen itiraz ettim. Doktor hanım bana, ‘Çok üzgünüm. Çocuklarından birini kaybetmişsin, ağlar ve üzülürsen diğeri de ölebilir. Zaten ikisini de almamız gerekiyor’ dedi. Ben rıza göstermedim, sabrettim, diğer çocuğum dünyaya geldi ama bu yasak yüzünden 4 buçuk ay ölü çocuğumu karnımda taşıdım.”